Uğur Bozkurt

Teknoloji Çağında Kaybolan İnsan

Uğur Bozkurt

Teknoloji, hayatımızın her köşesine bir rüzgar gibi esti ve iz bıraktı. Akıllı telefonlardan yapay zekâ sistemlerine kadar her alanda onun gölgesini görüyoruz. Hayatı kolaylaştıran bu buluşlar, görünmez bir yükü de beraberinde getirdi. 
Teknoloji, hem kurtuluş hem de kayboluşun kapısını açıyor.  

Bir zamanlar hislerimizi anlatan mektuplar vardı; yazılar kağıtta, duygular yürekte iz bırakırdı. Şimdi ise birkaç saniyelik mesajlarla duygularımız hızın gölgesinde kayboluyor. **“Kelime, dilde derinleşirse gönülde iz bırakır,”** der Mevlana Celaleddin Rumi. Ancak, bugünün kelimeleri yüzeyde dolaşıyor; ne gönüle dokunuyor ne de yürekleri birbirine yaklaştırıyor.  

Sosyal medya, ilişkilerimize adeta bir ayna tuttu ama bu ayna her zaman gerçeği göstermiyor. Kusursuz görünen hayatlar, içimizde eksiklik duygusunu derinleştiriyor. **“Başkalarının saadet tablolarına bakarak, kendi saadetimizi küçümsemek ne büyük bir gaflettir,”** der Cemil Meriç. Bugün her "beğeni," bizi kendi gerçeğimizden biraz daha uzaklaştırıyor.  

Tüketim çılgınlığı da bu çağın çelişkilerinden biri. Online alışveriş siteleri, sınır tanımayan arzulara kapı aralıyor. Her yeni eşya, mutluluğun adresi olarak sunuluyor. Oysa **“Mutluluk, dışarda değil; insanın kendi yüreğindedir,”** der Tolstoy. Ama modern insan, kutuların içinde saadet arayan bir varlığa dönüşüyor.  

Teknolojinin en tehlikeli yanı ise bağımlılık yaratma gücü. Akıllı telefonlar, bilgisayarlar ve sosyal medya platformları, bizi kendimize bile yabancılaştırıyor. **“Bir insan, zincirlerini fark edemeyecek kadar bağımlı hale gelirse, özgürlük nasıl mümkün olur?”** diyor Nietzsche. Bugün dikkat dağınıklığı, uyku sorunları ve kaygı bozuklukları gibi rahatsızlıklar, bu bağımlılığın bedelini gösteriyor.  

### Çözüm Nedir?  

Mevlana’nın şu sözü hepimize bir yol gösterir: **“Ne bir uçta kaybol, ne de diğerine sarıl; orta yol, insanı özgür kılar.”** Teknolojiden tamamen uzaklaşmak, mümkün olmadığı gibi doğru da değildir. Onu bir araç olarak görmeli ve bizi esir almasına izin vermemeliyiz. İşte bu noktada birkaç adım atabiliriz:  
- **Dijital detoks:** Ara sıra telefonunuzu bırakın, kitaplara ya da sessizliğe kulak verin.  
- **Gerçek iletişim:** Bir dostun gözlerine bakarak yapılan sohbet, hiçbir ekranın sunamayacağı bir derinlik taşır.  
- **Doğa ile bağ kurmak:** Gökyüzüne bakmak ya da bir ağacın altında oturmak, ekranların parlaklığından çok daha huzur vericidir.  

**“İnsan, kullandığı araçlara hükmettiğini sanır; ama o araçların yaşamını nasıl biçimlendirdiğini fark etmez,”** der Martin Heidegger. Öyleyse teknolojiyi bilinçli kullanmak, modern dünyanın labirentinde kaybolmamak için elzemdir.  

### Son Söz  

Teknoloji çağında yaşamak, büyük fırsatlar ve tehlikeler sunuyor. Ama unutmamalıyız ki, **“Araçlar, amaçların kölesi olmalıdır; aksi takdirde insanlık, kendi yarattığı araçların kölesi olur,”** diyor Albert Einstein. Eğer teknolojiyi bilinçle kullanır ve insan olmanın özünü unutmadan yaşarsak, bu çağın labirentinden kaybolmadan çıkabiliriz. **"İnsanı insan yapan, kullandığı değil, yüreğinde taşıdığıdır,"** diyor Mevlana. Öyleyse, kalbimizi teknolojiye değil, insanlığa açalım.

Yazarın Diğer Yazıları